LÖSEV Dünya Gıda Güvenliği Günü Anket Sonuçları
Her l BM Gıda ve Tarım Örgütü ve Dünya Sağlık
Örgütü öncülüğünde kutlanan 7 Haziran Dünya Gıda
Güvenliği Günü kapsamında gıda kaynaklı biyolojik,
kimyasal ve fiziksel tehlikelere dikkat çekilmektedir. Bu
çerçevede gıda kaynaklı risklerin tespit edilmesi,
önlenmesi ve yönetilmesine olan ihtiyaç, gıda
güvencesinin temini, ekonomik refah, tarım, pazara
erişim, turizm ile sürdürülebilir kalkınma konularının
tartışılması hedeflenir ve bu hususta dünya kamuoyu
bilinçlendirme kampanyası yürütülür.
Dünya Sağlık Örgütü'nün, gıda kaynaklı hastalıkların
tahmini global yıkımı ile ilgili yayınladığı rapora göre,
dünyada her yıl ortalama 600 milyon kişide kimyasallar,
bakteri, virüs, parazit ve toksin gibi maddelerle bulaşan
gıdaların tüketilmesi sonucunda gıda zehirlenmesi vakası yaşanmakta olup; yeryüzündeki her 10 kişiden
birisinin tehlikeyle bulaşık da tüketmek zorunda kalması dolayısıyla tıbbi tedaviye ihtiy duyar hale
geldiği görülmektedir. Maalesef, toplumun gıda güvenliğine duyulan ihtiyacın önemini tam anlamıyla fark
edebilmesi, ancak gıda zehirlenmesinin ortaya çıkmasından sonra gerçekleşebilmektedir. Hâlbuki güvenli
olmayan gıdalar, çok sayıda hastalığa neden olan bakteri, virüs, parazit ya da kimyasal ve fiziksel tehlikeler
dolayısıyla mide bağırsak enfeksiyonlarından başlayıp, kansere kadar varan 200’den fazla hastalığa yol
açabilmektedir. Bu nedenle, sonuçların ortaya çıkmasını beklemektense, sonuçları engellemeye yönelik
küresel bir gıda sağlığı stratejisinin belirlenmesi gerekmektedir.
LÖSEV, Lösemili Çocuklar Vakfı olarak, her bireyin güvenli, besleyici ve yeterli besin maddelerine
erişiminin temel insani bir hak olarak görülmesi gerektiği ilkesini benimseyerek ve “Gıda Güvenliği Herkesin
Sorumluluğudur” mottosuyla hareket ederek, 7 Haziran Dünya Gıda Güvenliği Günü farkındalık
kampanyasına bizler de katıldık ve bu konuya dikkat çekmek için bir anket çalışması gerçekleştirdik.
Bu anket çalışmasında tüketicilerin gıda güvenliği konusundaki farkındalık düzeylerinin ölçülmesi
planlanmıştır. Bu çerçevede gıda güvenliği hususunda belli başlı konular hedef alınarak sorular hazırlanmış
ve online anket şeklinde paylaşılmıştır. 416 katılımcıyla gerçekleşen anket çalışmamızdaki yaş grubu 16-
68 yaş aralığı olup; bunların %22’sini 16-21 yaş, %50’sini 22-31 yaş, %14’ünü 32-41 yaş, %8’ini 42-51 y
ve %6’sını 52-68 yaş aralığındaki katılımcılardan oluşmuştur. Anketimizi yanıtlayanların %60’ı üniversite
mezunu, %9’u lisansüstü öğretimini tamamlamış, %28’i lise mezunu ve %3’ü de ilk ve orta öğretim
seviyesindeki kişilerdir.
Gıda mühendislerimiz ve uzmanlarımızla birlikte oluşturduğumuz 20 soruluk anketimiz genel olarak, gıda
güvenliğinin önemi, kullanılan gıda ürünlerinin içeriği, katkı maddeleri, GDO’lu ürünler, sera ürünleri,
organik ürünler, gıda saklama koşulları ve gıdaların son tüketim tarihlerine ilişkin hedef kitlenin bilinç
düzeyini ölçemeye yönelik hazırlanmıştır.
Anket çalışmamızın sonunda
aldığımız yanıtların sonuçlarını
değerlendirdiğimizde anketimize
katılanların %96,6’lık bir
bölümünün gıda güvenliğinin
üreticiden tüketiciye kadar
herkesin ortak sorumluluğunda
olduğu görüşüne katıldıkları
görülmüştür.
Mevsimine göre uygun gıdaları
tüketmeye özen gösterdiklerini
söyleyenlerin oranı % 89,7 iken,
hayır diyenlerin oranı % 3,6 ve
kararsız olanların oranı ise %6,7
olmuştur.
Sera ürünlerinin sağlığa zararlı
olduğunu düşünenlerin oranı %26,4
iken, kararsızların oranı % 45,4,
zararlığı olduğunu düşünmeyenlerin
sayısı ise % 28,1 şeklinde olmuştur.
Katkı maddesine ilişkin
sorumuzda ise; katılımcıların
% 63,9’u katkı maddesi
kullanılmamış ürünleri tercih
ettiklerini söylerken, %26,9’u
kararsız kalmış ve % 9,1’i ise
bunun bir tercih sebebi
olmadığını beyan etmiştir.
Ürün içeriğinde trans yağ olup
olmadığına dikkat edilip
edilmediğine dair sorumuzda,
katılımcıların % 61,3’ü evet
yanıtını verirken, % 21,4’lük
bir kısmı hayır cevabını vermiş
ve % 17,3’lük bir kesim de
kararsız kalmıştır.
Ürünlerde ambalaj üzerindeki
bilgi ve uyarıları okuduklarını
söyleyenlerin oranı % 82,5
iken, kararsız kalanlar % 10,3
ve okumadığını söyleyenler ise
% 7,2 oranında olmuştur.
Ambalajlı gıda satın alırken
ambalajın zarar görüp
görmediğini kontrol edenlerin
oranının ise %95,4 olarak
oldukça yüksek olduğu
gözlemlenmiştir. Hayır diyenler
% 1,4, kararsız olanlar ise % 3,1
oranında olmuştur.
Gıdaların muhafazasına
ilişkin sorularımızdan
birinde ise katılımcılarımızın
% 86,1’lik bir kısmının cam
şişe ve kapları plastik
olanlara tercih ettikleri,
%10,3’lik bir kısmının
kararsız kaldığı ve %3,6’lık
bir kısmı için ise bu konunun
bir tercih sebebi olmadığı
görülmüştür.
Tavsiye edilen tüketim tarihi ve
son tüketim tarihi arasındaki
farkın bilinip bilinmediği
hususundaki sorumuza ise
katılımcıların % 78,1’i evet
derken, %16,1’i hayır cevabını
vermiş ve % 5,8’i ise kararsız
kalmıştır.
Bizim en önemsediğimiz
konuların başında gelen
besinlerdeki kimyasal
kalıntıların oluşturacağı
riskler hususundaki
farkındalık sorumuza ise
katılımcıların % 69,2’si bu
riskleri bilip dikkate
aldığını söylerken, % 12’si
bilmediğini ve % 18,8’i de
kararsız olduğu yanıtını
vermiştir.
GDO’lu ürünlerin sağlık
üzerindeki etkilerinin
kendilerini endişelendirip
endişelendirmediği
hususunda ise % 89,7 evet
cevabını verirken, % 7,2
hayır demiş ve % 3,1
kararsız olduğunu
söylemiştir.
“Bir ürünün organik olup
olmadığını anlayabilirim”
şeklindeki sorumuzda ise
% 27,6 oranındaki düşük
bir kesim evet yanıtını
verirken,% 34,6’lik bir
kesim hayır, % 37,7’lik bir
kesim de kararsızım
yanıtını vermiştir.
Hayvan klonlama ve
nanoteknoloji gibi
yöntemlerin olası riskleri
hususunda
endişelendiklerini
söyleyenler % 73,6 iken, bu
konunun kendilerini
endişelendirmediğini
söyleyenler % 8,9 ve
kararsız olanlar ise % 17,5
oranında olmuştur.
Yediği etin menşeini bilmek
isteyenlerin oranları % 83,9 iken,
konuyu önemsemeyenler % 4,3 ve
kararsız olanlar ise % 11,8
oranında olmuştur.
Taze balık, et, süt gibi ürünlerin
üzerindeki son tüketim
tarihlerine dikkat eden ve bu
ürünlerin üzerindeki tarihler
geçmiş ise onları kullanmam
diyenlerin oranı ise bir hayli
yüksek çıkmıştır. % 97,6 olan bu
oran, bu husustaki farkındalık
düzeyinin yüksek olduğunu
göstermesi açısından
sevindiricidir.
Gıdaların saklanma koşullarına
ilişkin yanıtlar da olumlu
değerlendirilebilir. Oda
sıcaklığında tutulan
yiyeceklerdeki bakterilerin
hızla çoğalıp gıda
zehirlenmesine neden
olabileceğini bilirim diyenlerin
oranı % 90,4 iken, hayır
diyenler % 6,2, kararsız
olanlar ise % 3,4 olmuştur.
Dondurulmuş gıdaları
çözdürdükten sonra tekrar
dondurmam diyenlerin
oranı % 88,9 iken, kararsız
olanlar % 5, tekrar
dondurabileceğini
söyleyenler ise % 6
oranında olmuştur.
Pişirilen yemeği oda
sıcaklığında soğuttuktan
sonra buzdolabına
kaldırılması gerektiğini
bilenlerin oranı % 89,4
iken, bilmeyenler % 7,9,
kararsız olanlar ise % 2,6
oranında olmuştur.
Çiğ veya pişirilmiş gıdaları ay
ekipmanlarla hazırlamaya ve
ayrı olarak saklamaya özen
gösterdiğini söyleyenler % 84,9
iken, özen göstermediğini
söyleyenler % 7,7 ve
kararsızlar ise % 7,5 oranında
olmuştur.
Son olarak, “yüksek fiyat, yüksek
kalite demektir” şeklindeki
sorumuza % 62’lik bir kesim
hayır derken, % 10,8’lik bir
kesim evet demiş ve % 27,2’lik
bir kesim de kararsız kalmıştır.
SONUÇ
Genel olarak anketimize verilen yanıtlar değerlendirildiğinde; katılımcıların kayda değer bir çoğunluğunun
gıda güvenliğinin üreticiden tüketiciye kadar herkesin ortak sorumluluğunda olduğu görüşüne katıldıkları
görülmüştür. Gıdaların saklanma koşullarına dair verilen yanıtlar da bu husustaki farkındalığın yüksek
olduğunu ortaya koymuştur. Son tüketim tarihine dikkat edilmesi ve ambalajlara dikkat edilmesi
hususlarındaki yanıtlar da sevindirici düzeydedir.
Hayvan klonlama ve nanteknoloji gibi yöntemlerin olası riskleri, sera ürünleri, GDO’lu ürünlerin sağlık
üzerindeki etkileri hususunda ise büyük çoğunluğun endişeli olduğu anlaşılmaktadır.
Besinlerdeki kimyasal kalıntıların oluşturacağı riskler hususundaki farkındalık düzeyinin ise; her ne kadar
katılımcıların yarısından fazlası bu konuyu dikkate aldıklarını söyleseler de beklenen ve olması gereken
seviyede olmadığı görülmüştür. Benzer bir durum katmaddesi kullanımına ilişkin sorumuzda karşımıza
çıkmaktadır. Katkı maddesi kullanılmamış ürünleri tercih ettiklerini söyleyenlerin oranı % 63,9 olsa da bu
husustaki farkındalık seviyesi de beklenen düzeyde olmamaktadır.
Diğer taraftan ürünlerin organik olup olmadığına dair bilinç seviyesinin de düşük olduğu gözlemlenmiştir. Bu
hususta % 27,6 oranındaki düşük bir kesim evet yanıtını verirken,% 34,6’lik bir kesim hayır, % 37,7’lik bir
kesim de kararsızım yanıtını vermiştir.
Gıda güvenliği bilinç düzeyi araştırması kapsamında yapılan bu çalışmadan, GDÖ’lü ürünler ve sağlık üzerindeki
etkileri, besinlerdeki kimyasal kalıntıların oluşturacağı riskler ve hastalıklar ile gıdalardaki kat maddeleri ve
organik ürünlere ilişkin olarak toplumun, özellikle de okullardaki öğretmen ve eğitimcilerin yeterli oranda bilgi
sahibi olmadıkları, daha fazla araştırma ve toplantılar yapılarak somut sonuçlar ortaya koymak gerektiği,
kamuoyunun ise iyi ve doğal tarım, organik üretim, katkısız besinler hakkında daha etkili bir şekilde
bilinçlendirilmesi gerektiği sonucu ortaya çıkmıştır.